Psychologic Resilience and Related Factors in the Euthymic Bipolar Patients
1Department of Psychiatry, Bakırköy Mental Health and Neurological Diseases Training and Research Hospital, Istanbul, Turkey
2Özyeğin University, Department of Psychology, Istanbul, Turkey
3Yale University, Department of Psychiatry
J Cogn Behav Psychother Res 2018; 7(3): 120-126 DOI: 10.5455/JCBPR.297336
Full Text PDF (Turkish)

Abstract

Bipolar I disorder is characterized by ‘full blown’ manic episodes, and is not only affected by biological factors but also by psychological and cultural factors. This fact attracted the attention onto the psychological resilience, which is the ability of dealing with stressful life-events and overcoming the traumatic experiences. The object of this study was to examine social, clinical and physical factors that could enhance the psychological resilience. The subjects of the study were between the ages of 18 and 69, literate and in the phase of euthymic mood. In the study, the 67.4% of the subjects were women and the average age was 37.7. The scales were ‘Personal Information Form’ and ‘Psychological Resilience Scale for Adults’. It was found that there was a meaningful relationship between attempting to suicide and psychological resilience (p=0.02 and t=-2.4). When the relationship between being physically active and psychological resilience was examined, it was found that there was a meaningful and a negative correlation between psychological resilience and having a sedentary life style (p=0.02 and r=-0.35), and between psychological resilience and the time spent in sleep (p=0.021 and r=-0.35). As a result, resilience is a factor that can be enhanced with different factors and it takes roles both in the process of the disorder to smoothen the course of the disorder and before the symptoms of the disorder appears.


Ötimik Dönemdeki Bipolar I Bozukluk Hastalarında Psikolojik Dayanıklılık ve İlişkili Faktörler
1Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 2. Psikiyatri Kliniği, İstanbul, Türkiye
2Özyeğin Üniversitesi, Psikoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye
3Yale Üniversitesi, Psikiyatri Anabilim Dalı
Journal of Cognitive Behavioral Psychotherapies and Research 2018; 7(3): 120-126 DOI: 10.5455/JCBPR.297336

Bipolar I bozukluk, depresyon ataklarının da görülebildiği fakat mani dönemleri ile karakterize bipolar bozukluk alt tipidir ve bozukluğun etiyolojik etmenleri arasında biyolojik olduğu kadar ruhsal ve sosyal faktörler de bulunmaktadır. Bu durum psikolojik dayanıklılığa dikkati çekmiş ve hastalığa dair koruyucu faktörlerin güçlendirilmesi açısından üzerinde çalışılan bir konu haline gelmesini sağlamıştır. Psikolojik dayanıklılık, kişinin stresle baş edebilmesi ve stres yaratan olaylar karşısında gösterdiği toparlayabilme yeteneğini ifade eden bir olgudur. Bu çalışmada psikolojik dayanıklılık ile ilişkili olabilecek ruhsal, sosyal ve yaşam tarzı ile ilgili faktörlerin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın örneklemi Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi (BRSHH) ayaktan tedavi ünitesinde bipolar I bozukluk tanısı ile izlenen hastalardan oluşmaktadır. Hastaların 18–69 yaş aralığında olması, okuma-yazma biliyor olması ve hastalığının ötimik dönemde olması ön koşullar olarak belirtilmiştir. Çalışmada ölçek olarak ‘Kişisel Bilgi Formu’ ve ‘Yetişkinler İçin Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği’ kullanılmıştır. Sonuçlar incelendiğinde, araştırmaya katılan kişilerin %67,4’ünün kadın olduğu ve yaş ortalamasının 37,7 olduğu saptanmıştır. Daha önce intihar girişiminde bulunmuş olma ve psikolojik dayanıklılık arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır (t=-2,4 ve p=0,02). Fiziksel olarak etkin olmak ve psikolojik dayanıklılık arasındaki ilişki incelendiğinde ise uyku dışında etkin olmadan geçirilen süre (r=-0,35 ve p=0,02) ve uyku süresinin dokuz saatten daha fazla olması ile (r=-0,35 ve p=0,021) psikolojik dayanıklılık arasında anlamlı ve negatif yönde bir ilişki olduğu bulunmuştur. Sonuç olarak psikolojik dayanıklılık, çeşitli faktörlerle arttırılabilecek koruyucu bir faktördür ve hem hastalık şiddetini hafifletici hem de hastalık başlamasını önleyen veya geciktiren bir faktör olarak işlev görmesi psikiyatrik hastalıklar açısından öneminin bir göstergesidir.