Contribution of Cognitive Behavioral Therapy on Epilepsy Treatment, Case Report
1Department of Neurology, SBU, Ankara Training and Research Hospital, Ankara, Turkey
J Cogn Behav Psychother Res 2020; 9(3): 275-280 DOI: 10.5455/JCBPR.83321
Full Text PDF (Turkish)

Abstract

Andrews/Reiter method based cognitive behavioral therapy (CBT) has been applied to a 33-year-old female patient who was followed up for 28 years with the diagnosis of drug resistant epilepsy. Depression, anxiety, quality of life and seizure frequency were followed. The patient has been followed up with idiopathic photosensitive occipital lobe epilepsy and has been used many antiepileptics for years could not be achieved seizure control completely. Interviews were designed for the patient based on the method developed by Andrews/Reiter for patients with epilepsy. After the first interview, a total of 13 sessions were held once every two weeks. The Quality of Life in Epilepsy Inventory (QOLIE-31), Beck Depression Scale (BDI), Beck Anxiety Scale (BAI), Medication Adherence Report Scale (MARS), and Neurological Disorders Depression Inventory for Epilepsy (NDDI-E) were administered. The scales were administered at baseline, at the fifth interview, and after the end of therapy, totally 3 times. The patient had aura sensation 9 times throughout the entire process. Two of these had seizures with focal symptoms after the aura. There was no epileptic transformation after the other 7 aura sensations. When the patient’s visual aura started, she started to do breathing exercises. In this way, she said, she was able to stop the aura’s progress. During follow-up, the patient’s quality of life, depression and anxiety scores improved. Drug incompatibility was very rare and the patient started to use her antiepileptics completely regularly after the 5th session. Psychiatric treatments in epilepsy may contribute to quality of life and emotional well-being. The acquired behavior may be changing the underlying epileptic neural networks. In our patient, the addition of cognitive behavioral therapy to the antiepileptic treatment caused improvement in quality of life, anxiety and depression. Moreover, there was a decrease in the frequency of seizures in our patient. CBT is advantageous in epilepsy due to the lack of side effects and drug interactions and its low cost. In addition, in patients with drug-resistant epilepsy and in patients with difficulties in medical treatment CBT can be improved compliance of drugs, quality of life, anxiety and depression, as a result seizure frequency can be reduced and epilepsy can be coped better.


Epilepsi Tedavisinde Bilişsel Davranışçı Terapi’nin Katkısı, Olgu Sunumu
1SBÜ, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Nöroloji Kliniği, Ankara, Türkiye
Journal of Cognitive Behavioral Psychotherapies and Research 2020; 9(3): 275-280 DOI: 10.5455/JCBPR.83321

Dirençli epilepsi tanısı ile 28 yıldır takip edilen 33 yaşında kadın hastaya Andrews/Reiter metodu temelli bilişsel davranışçı tedavi (BDT) uygulandı. Depresyon, anksiyete, yaşam kalitesi ve nöbet sıklığı takip edildi. İdyopatik fotosensitif oksipital lob epilepsisi tanısı ile takip edilen hasta için yıllar içinde pek çok antiepileptik denenmiş ancak tam olarak nöbet kontrolü sağlanamamıştı. Hasta için Andrews/Reiter tarafından epilepsi hastaları için geliştirilen yöntem referans alınarak görüşmeler tasarlandı. İlk görüşmenin ardından iki haftada bir kez olacak şekilde toplam 13 seans görüşme yapıldı. Epilepsili Hastalarda Yaşam Kalitesi Ölçeği (QOLIE-31), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ), İlaç Uyumu Değerlendirme Ölçeği (MARS), Nörolojik Bozukluklarda Depresyon Ölçeği Epilepsi (NDDI-E) ölçekleri uygulandı. Ölçekler başlangıçta, beşinci görüşmede ve terapi bittikten sonra toplamda üç kez uygulandı. Hastanın tüm süreç boyunca dokuz kez aura hissi oldu. Bunlardan ikisinde aura sonrası fokal belirtilerin olduğu nöbeti oldu. Diğer yedi aura hissinden sonra epileptik dönüşüm olmadı. Hasta görsel auraları başladığında solunum egzersizleri yapmaya başladı. Bu şekilde auranın ilerlemesini durdurabildiğini ifade etti. Hastanın takibi sırasında yaşam kalitesi, depresyon ve anksiyete ölçek skorlarında iyileşme oldu. İlaç uyumsuzluğu çok nadir olan hasta 5. seanstan sonra antiepileptiklerini tamamen düzenli kullanmaya başladı. Epilepside psikiyatrik yaklaşımlı tedaviler yaşam kalitesine ve duygusal iyilik haline katkı sağlayabilir. Kazanılan davranışlar altta yatan epileptik nöral ağları değiştiriyor olabilir. Bizim hastamızda mevcut antiepileptik tedaviye bilişsel davranışçı terapinin eklenmesi yaşam kalitesi, anksiyete ve depresyonda iyileşmeye neden olmuştur. Dahası hastamızda nöbet sıklığında azalma olmuştur. Epilepside BDT yan etki ve ilaç etkileşiminin olmaması ve maliyetinin düşük olması sebebi ile avantajlıdır. Ayrıca gebelerde, ilaca dirençli epilepsilerde ve medikal tedavide güçlük yaşanan hastalarda BDT eklenmesi ile ilaç uyumunu artırılabilmekte, yaşam kalitesi yükselmekte, anksiyete ve depresyonda iyileşme olabilmekte sonuç olarak nöbet sıklığı azalabilmekte ve epilepsi hastalığı ile daha iyi baş edilebilmektedir, tercih edilebilir.