Abstract
Growing evidence suggests that dissociation plays a transdiagnostic role across various psychiatric disorders, functioning as a maladaptive coping mechanism that complicates symptom presentation and hinders treatment response. These symptoms occur in a wide array of psychiatric conditions without meeting the criteria for a dissociative disorder and have a strong link with trauma, stress, and overwhelming emotional difficulties. When present alongside another disorder, they have been shown to worsen the prognosis and treatment outcomes. This review aims to provide an overview of the presentations of dissociative symptoms in patients with post-traumatic stress disorder, borderline personality disorder, panic disorder, obsessive-compulsive disorder, and psychosis. This review advances the existing literature by offering a comprehensive synthesis of dissociative symptoms across a broad range of psychiatric disorders, incorporating recent empirical findings, and elucidating their implications for cognitive-behavioral therapeutic frameworks. The main emphasis of this review is to highlight the importance of recognizing dissociative symptoms in clinical settings for better treatment.
Disosiyasyonun çeşitli psikiyatrik bozukluklarda tanılar üstü bir rol oynadığını ve belirtilerin ortaya çıkışını karmaşıklaştıran, tedavi yanıtını zorlaştıran uyumsuz bir başa çıkma mekanizması olarak işlev gördüğünü öne süren kanıtlar giderek artmaktadır. Bu belirtiler, disosiyatif bozukluk tanı kriterlerini karşılamadan da birçok psikiyatrik duruma eşlik edebilmekte; travma, stres ve yoğun duygusal zorluklarla güçlü bir ilişki göstermektedir. Bir bozukluğa eşlik ettiğinde, bu belirtilerin prognozu ve tedavi sonuçlarını kötüleştirdiği öne sürülmektedir. Bu derleme, travma sonrası stres bozukluğu, sınırda kişilik bozukluğu, panik bozukluk, obsesif kompulsif bozukluk ve psikotik bozukluklarda disosiyatif belirtilerin eşliğini gözden geçirmeyi amaçlamaktadır. Bu çalışma, disosiyatif belirtilerin geniş bir psikiyatrik bozukluk yelpazesinde kapsamlı bir sentezini sunarak mevcut literatüre katkıda bulunmakta, son dönemdeki ampirik bulguları dahil etmekte ve bilişsel davranışçı terapötik çerçeveler açısından çıkarımları açıklamaktadır. Derlemenin temel vurgusu, klinik ortamlarda disosiyatif belirtilerin tanınmasının tedavi süreçleri için kritik öneminin altını çizmektir.